ADANA – Savaş uçakları, Adana Şakirpaşa Havalimanı üzerinde alçak uçuş yapıyor. 21 yaşındaki Helin Dağ gökyüzünü izlerken, 16 yaşındaki arkadaşı Işıl Barış da F-16’ların gösterisini kameraya çekiyor.
Helin Dağ kollarını işaret ederek “Büyülendim” diye başlıyor söze: “Tüylerim diken diken oldu.”
Gökyüzündeki jetlerden etkilenmiş olsalar da konuşmalar bundan çok daha fazlasına işaret ediyor. Işıl Barış’a göre hissedilenlerin sebebi “vatan sevgisi”.
Türkiye’nin teknoloji ve savunma sanayisini merkeze alan Teknofest’te bu tür milli duygular yaygın ve güçlü. Beş günde 1.100.000 kişi tarafından gezildiği açıklanan etkinlikte ziyaretçiler, Bayraktar İHA’larına dokunabilmek ya da insansız KIZILELMA savaş uçağı ile selfie çektirebilmek için sırada bekliyor.
Baykar Yönetim Kurulu Başkanı ve Teknofest'in yüzü Selçuk Bayraktar, Milli Teknoloji Hamlesi adı altında gençlerin teknolojiye olan ilgisini artırmayı amaçlayan bu etkinliklerde merkezi bir rol üstleniyor.
Hem İHA’lar hem de öğrencilerin katıldığı geniş çaplı teknoloji yarışması, savunma sanayiinin kendi kendine yeterliliğini artırmaya odaklanan bir anlatı içinde milliyetçiliği güçlendiriyor.
Öğrenciler ülke yararına projeler tasarlamaya ve geliştirmeye teşvik edilirken, Teknofest’te konuştuğumuz çeşitli katılımcılar hükümetin İHA üretiminde bağımsızlık kazanıldığına ilişkin söylemlerini tekrarlıyor.
Etkinlikler özellikle gençler arasında, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın olası halefleri arasında sayılan damadı Bayraktar'ın profilini de yükseltiyor.
Milli Teknoloji Hamlesi
Adana’daki açılış konuşmasında Bayraktar, kendisini Teknofest yarışmasına kayıt yaptıran 1,6 milyon gençten biri olarak tanıtıyor.
“Biz, Teknofest kuşağı olarak, teknolojinin canavarca kullanımına karşı duracağız” diyen 45 yaşındaki Bayraktar, kendilerini “daha güvenli, daha huzurlu ve daha müreffeh bir dünya için çabalayan bir gençlik hareketi” olarak tanımlıyor.
Festival, yarışma ve Milli Teknoloji Hamlesi kapsamındaki diğer birçok teknolojik eğitim programı, Selçuk Bayraktar'ın Yönetim Kurulu Başkanı olduğu T3 Vakfı çatısı altında düzenleniyor.
T3 Vakfı Mütevelli Heyeti Başkanı Elvan Kuzucu Hıdır, “Amacımız çocukları ve öğrencileri bilim, eğitim, teknoloji, mühendislik ve matematiğin olanaklarından haberdar etmek” diyor.
Teknofest programın kamuya açık yüzü, ancak Milli Teknoloji Hamlesi'nin daha stratejik bir unsuru var.
Hedeflerinin Türkiye'de daha fazla teknoloji geliştirmek olduğunu, böylece ülkenin artık başkalarına bağımlı kalmayacağını vurgulayan Hıdır, Turkey recap'e verdiği demeçte “Dünyadaki duruma bakarsanız, kendi ulusal teknolojinizi geliştirmek önemli” ifadesini kullanıyor.
T3, bu amaca ulaşmak için Türkiye'de bir düzine bilim merkezinin yanı sıra Azerbaycan'da ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde birer bilim merkezi işletiyor. Ayrıca Karadağ ve Kırgızistan'da da yeni bilim merkezleri planlıyorlar.
Öğrenci yarışması
Teknofest’teki yarışmaya katılanlardan biri de 19 yaşındaki Önder İhsan Kul. Ekibiyle birlikte arama ve kurtarma operasyonlarına yardımcı olabilecek bir arazi robotu tasarlayan Kul, 100 kiloluk yaralı bir askerin bu robot yardımıyla kurtarılabileceğini söylüyor.
İlham kaynağı olarak Selçuk Bayraktar'dan bahseden Kul, onu 'öncü' olarak nitelendiriyor.
Bayraktar’ı “Çok cana yakın bir model. Resmi birisi değil bizim için” diye tanımlayan Kul’un ekibi Şampiyonlar Ligi kategorisindeki ikincilik ödüllerini de bizzat Bayraktar'ın elinden aldı.
İstanbul Teknik Üniversitesi Elektrik Mühendisliği bölümünde okuyan Kul, “ülkesinin gücüne ve geleceğine inanan” vatandaşlara odaklanan Milli Teknoloji Hamlesi ideallerini benimsiyor.
Teknofest’i “teşvik edici bir faktör” olarak nitelendiren Kul, “Burada gördüğünüz her araştırmacı, ülkemizin teknoloji envanterine bir ürün katabilmek, ülkemizi uluslararası alanda temsil edebilmek için teknoloji üretiyor” diye anlatıyor.
Tekno-milliyetçilik
Aberdeen Üniversitesi'nde yardımcı doçent olarak görev yapan Diğdem Soyaltın-Colella, tüm bu programların muhafazakar ve milliyetçi bir havası olduğunu savunuyor. Daha spesifik olarak, Türkiye'nin İHA programının tekno-milliyetçilik bağlamında değerlendirilebileceğini belirtiyor:
“Tekno-milliyetçilik bir ülkenin yüksek teknoloji üretme kapasitesi, -bu silahlar olabileceği gibi köprüler, tüneller gibi diğer kalkınma projeleri de olabilir- ve bunun bir ülkenin ulusal güvenliği, ekonomik refahı ve rejim başarısı ile nasıl ilişkili olduğu arasında bağ kurar.”
Tekno-milliyetçiliğin “yükselen orta güçlerin elinde bir araç” olduğunu söyleyen Soyaltın-Colella’ya göre, “Hükümetler milli gururu teşvik etmek ve küresel siyasete meydan okumak için teknolojik sektörleri farklı şekillerde kullanıyor.”
“Bu -politika- içeride milliyetçilik olarak geri dönüyor ve destekçileri harekete geçirebiliyor çünkü hükümetlerinin küresel güç oyununa meydan okuduğunu görüyorlar” diyor akademisyen ve ekliyor:
“Bu, Erdoğan'ın ekmeğine sürülen yağ.”
Soyaltın-Colella, Milli Teknoloji Hamlesi’nin de Türkiye'nin diğer ülkelere bağımlılığını azaltmaya odaklanan bilimsel, milliyetçi ve muhafazakar bir program olarak görülmesi gerektiğini söylüyor.
Ancak günümüzde başta mühendisler olmak üzere iyi eğitim almış kişilerin beyin göçü ile yurt dışına gitmesi, Türkiye'nin önemli sorunlarından birini oluşturuyor. Buna dair değerlendirmede bulunan Soyaltın-Colella, “[Erdoğan hükümeti] bir yandan bu tür bilimsel, rasyonel, yüksek teknolojili bir imaj verirken diğer yandan çok ağır, katı, himayeci bir bürokrasiye sahip” diyor.
T3 Vakfı'ndan Elvan Kuzucu Hıdır ise Teknofest'in AKP politikalarını desteklediği yönündeki iddialara “Bu doğru değil” diye karşı çıkıyor:
“Milyonlarca öğrenci bu festivalin bir parçası olmak için başvuruyor, onlara fikirlerini ya da hangi partiyi desteklediklerini sormuyoruz. Adana'nın CHP'li bir belediye başkanı var ve o da festivalin açılış töreninde yer aldı.”
Muhalefet partilerinin de verdiği destekle İHA programının insan hakları üzerindeki etkileri kamuoyunda çok da bir tartışma yaratmıyor. Ancak yakın tarihli raporlar, Türkiye yapımı İHA’ların Suriye'de ve bildirildiğine göre Etiyopya'da sivil hedeflere karşı kullanımını detaylandırdı.
“Teknofest’in, savunma sanayisinin bu olumlu ve muzaffer imajı hakkında insanları nasıl körleştirdiği ya da gözlerini nasıl boyadığı gerçekten ilgi çekici” diyen Soyaltın-Colella’ya göre bu insansız hava araçlarıyla öldürülen hikayenin diğer tarafındaki siviller gözden kaçıyor.
Ulusal güvenlik
Savunma sanayinin bağımsızlığı Türkiye’de yeni bir tartışma konusu değil, hatta konu 1974’teki Kıbrıs harekatının ardından ABD’nin uyguladığı silah ambargosuna kadar geri gidiyor.
Abdullah Gül Üniversitesi'nden doktor öğretim üyesi ve savunma uzmanı Çağlar Kurç'a göre, AKP'nin mevcut söylemi, partiyi savunma sanayi de dahil olmak üzere ülkenin teknolojik gelişmelerinin çoğuyla ilişkilendiriyor.
“AKP, 2013'ten itibaren Türk savunma sanayisine nasıl yatırım yaptıklarını, yerli ve milli silah sistemlerini nasıl ürettiklerini daha fazla anlatmaya başladı. O tarihten itibaren de savunma sanayisinin AKP'nin başarı öyküsüne dahil edildiğini görüyoruz” diyen Kurç şöyle devam ediyor:
“Savunma sanayii yüksek öncelikli bir sektör olmaya devam ediyor, zira savunma sanayii gelişiminin bir ulusal güvenlik meselesi olduğunu savunan pek çok kişi var. Bunun anlamı, halka savunma sanayisini korumamız gerektiğini, daha fazla yatırım yapmamız gerektiğini, çünkü bunun devletin bekasıyla bağlantılı olduğunu söylemektir.”
Beka söylemi, ülkenin en üst kademelerinden dile getirilen Türkiye'nin istikrarsız bir bölgede yer aldığı ve dışarıdan sürekli tehditlerle karşı karşıya olduğu fikriyle de besleniyor.
Nitekim Cumhurbaşkanı Erdoğan da Teknofest'teki konuşmasında “Bölgemizde sadece Gazze, Batı Şeria ve Lübnan ile sınırlı kalmayacak sinsi bir plan uygulamaya konulmuştur. Bu planın nihai hedefinin neresi olduğunu görmek ve anlamak için kahin olmaya gerek yoktur” diyerek İsrail'in Türkiye'ye saldırabileceğini öne sürdü.
Bu tehdit algısı, Turkey recap'in görüştüğü Teknofest katılımcıları arasında da yankı uyandırmıştı. Çok sayıda katılımcı ABD ve Avrupa ülkelerine karşı kuşkularını dile getiriyordu.
Eşi ve oğluyla birlikte Teknofest'i ziyaret etmek için Aksaray'dan Adana'ya gelen Gökmen Güçlü “Gurur duyuyoruz” diyor. “Dışarıdan alana kadar kendimiz üretmesi daha mükemmel bir şey.”
Güçlü’ye göre, insan yurt dışından satın alınan silahların içine ne konduğunu bilemiyor:
“Dışarıdan aldığın zaman güvenemiyorsun. Mesela Amerika'dan aldığın şeyde ne yapıyorlar? Seni izliyorlar sürekli. Ama kendi yaptığı zaman ona güvenirsin.”
Savunma uzmanı Kurç, Türkiye'nin savunma sektörü gerçekten büyümüş olsa da henüz tam olarak kendi kendine yetemediğini ve Türkiye'nin çoğunlukla ABD ve Avrupa'dan silah ithal eden bir NATO üyesi olmaya devam ettiğini vurguluyor.
“Söylem ile gerçek arasında bir fark var” diyor Kurç. “Söylem şöyle olabilir: 'İşbirliği yapmayacağız' ya da 'BRICS'e döneceğiz' ama savunma sanayii söz konusu olduğunda Türkiye, Avrupa ve Amerika tedarik zincirlerine entegre olmuş durumda.”
Turkey recap, Türkiye gündeminden haberler sunarken aynı zamanda Türkiye'de haber yayıncılığını ve gazetecileri desteklemek ve hep birlikte üretmek amaçlarıyla kurulmuş bağımsız bir haber kaynağıdır.
Editoryal ekibimiz tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Turkey recap Türkçe ve İngilizce dillerinde yayın yapar, derinlemesine analizler ve ülke gündemini özetleyen bültenler üretir.
Gonca Tokyol, Şef editör @goncatokyol
Diego Cupolo, Genel yayın yönetmeni @diegocupolo
Ingrid Woudwijk, Yönetici editör @deingrid
Damla Uğantaş, Türkçe editörü @damlaugantas
Emily Johnson, İngilizce editörü @emilyjohnson
Azra Ceylan, Ekonomi muhabiri @azraceylani