İSTANBUL — Bir cumartesi sabahı, İstanbul’un genellikle sakin olan kuzeybatısında, Terkos Gölü ile Sazlıdere Barajı arasındaki iki şeritli yol hareketleniyor.
Şehrin su idaresi İSKİ’nin “İçme suyu havzasıdır. Bu alanda hiçbir yapıya izin verilmemektedir” uyarısına rağmen sayısız kamyon, yakınlarda yükselen devlet destekli binlerce konut inşaatına malzeme taşıyor.
Mart 2025’te İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun yolsuzluk iddialarıyla hapse atılmasının ardından, kuzey yeşil kuşakta inşaat faaliyetleri hız kazandı. Bölge, kentin en önemli su kaynaklarını barındırıyor. Bu gelişme, tartışmalı Kanal İstanbul projesinin yeniden gündeme geldiği ve İmamoğlu’nun tutuklanmasının bununla bağlantılı olabileceği yönünde spekülasyonları körükledi.
2011’de dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından “çılgın proje” olarak duyurulan Kanal İstanbul ile, Boğaz’a paralel 45 kilometrelik bir su yolu açılacak ve çevresinde konut ile ticaret alanları inşa edilecekti.
Kanalın amacı, yoğun boğaz trafiğini hafifletmek ve depreme dayanıklı konut sağlamaktı. Ancak güzergâhı, Karadeniz’i Marmara Denizi’ne bağlamak için tatlı su havzalarının, ormanların, sulak alanların ve tarım arazilerinin içinden geçecekti.
Kanal İstanbul, Erdoğan’ın son on yılda İstanbul’da planladığı Avrupa’nın en büyük havalimanı, otoyollar, tüneller ve Boğaz’a üçüncü köprüyü de kapsayan mega projelerin en gözdesi olarak öne çıkıyordu.
Buna karşın, ekonomik sorunlar, genel olarak rağbet görmemesi, İmamoğlu’nun da dahil olduğu güçlü kamuoyu karşıtlığı ve imar planlarını iptal eden mahkeme kararları, bugüne kadar kanalın inşa edilmesini engelledi. Belediye başkanı, su yolunu sürekli olarak İstanbul halkına ihanet olarak nitelendirdi; projenin öngörülen çevresel etkilerini ve şehrin içme suyu kaynaklarına yaratacağı riski vurguladı.
Nisan başında Sazlıdere Havzası yakınlarında ilk buldozerler görüldüğünde, hapisten yaptığı bir sosyal medya paylaşımında İmamoğlu “Sizin beton kanalınızı da, lüks konut sevdanızı da, rant projelerinizi de İstanbul’a yeni ihanetlerinizi de bu millet engelleyecek” ifadelerine yer verdi.
Ancak muhalefetin büyük kısmı yargısal baskı altında olduğu için uzmanlar, kanal olsun ya da olmasın, İstanbul’un son biyoçeşitlilik alanlarını yok edebilecek ve su kaynaklarını daha da daraltacak bir inşaat patlamasının önünde çok az engel kaldığını Turkey recap’e aktardı.
Doğa rezervlerinde yapılaşma
Belediyeye bağlı İstanbul Planlama Ajansı’nda (İPA) kent araştırmacısı Emre Kovankaya “Su gerçekten akacak mı akmayacak mı, bunun çok önemi yok” ifadelerini Turkey recap’e aktardı.
Kovankaya, kanal planlarının bölgeyi spekülatif gayrimenkul yatırımlarına açmak için bir öncü görevi gördüğünü belirtti. “Yenişehir” adı altında toplanmış olan bu projeler kanalın planlanan güzergâhı boyunca yer alıyor.
Koruma altındaki ormanların, tarım arazilerinin ve su havzalarının üzerinde konumlanan bölge, tartışmalı 6306 sayılı yasa da dahil olmak üzere bir dizi yasal düzenlemeyle kademeli olarak inşaata açıldı.
Şu anda devletin konut kurumu TOKİ ve iştiraki Emlak Konut ile çeşitli hükümete yakın firmaların bölgede inşaata başladığı bildiriliyor. Bu, Türkiye tarihinin en büyük sosyal konut projesinin bir parçası.
Planlama Bakanı Murat Kurum ise nisan ayında yaptığı açıklamada, bu konutların lüks nitelikte olmadığını ve Kanal İstanbul’dan bağımsız olduğunu vurguladı.
Ancak Kovankaya ve İstanbul Üniversitesi’nden (İÜ) şehir plancısı Pelin Pınar Giritlioğlu, yeni konutların yatırımcılar için inşa edildiğini düşünüyor.
Kanalın duyurulmasından bu yana, eski Maliye Bakanı Berat Albayrak ve Katar emirinin annesi Şeyha Moza gibi tanınmış isimlerin güzergâh boyunca arazi satın aldığına dair haberler ortaya çıktı. Moza’nın tarım arazisi ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yakın zamanda ticari amaçla kullanıma açıldı.
“Sosyal konut bir bahane olarak kullanılıyor” ifadesini Turkey recap’e aktaran Giritlioğlu, konut alıcılarının sosyo-ekonomik durumu hakkında Bakanlıktan bilgi alamadıklarını ekliyor.
Daha önce, bir İstanbul mahkemesi çevresel endişeler nedeniyle 2024’te Yenişehir imar planlarını durdurmuştu. Ancak 2025 başında yeni bir imar planı yürürlüğe kondu.
Bu değişiklik, kamuoyunun tepkisine rağmen yapıldı. İPA’nın yakın tarihli bir araştırması, katılımcıların yüzde 77’sinin projenin kâr amaçlı olduğu şüphesi ve çevresel kaygılar nedeniyle kanala karşı olduklarını gösteriyor.
Ancak Emlak Konut’un 2025 yarı yıllık raporuna göre, kanal güzergâhı boyunca etap etap inşa edilen Yenişehir Evleri, son 18 ayda 5.705 konut ile satış listelerinin en üstünde yer aldı ve 36 milyar TL’den fazla gelir sağladı.
Ayrıca Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, hükümetin kanaldan vazgeçmediğini fakat uygun finansmanı beklediğini açıkladı.
“Herkes bu projenin büyük bir ekolojik felaket olduğunu biliyor” diyen Giritlioğlu ekliyor: “Yine de büyük bir gayrimenkul kârı söz konusu olduğu için proje ilerletiliyor.”
Sazlıdere Barajı
Kanal tartışmalarının odak noktalarından biri Sazlıdere Barajı oldu. Olağan şartlarda yaklaşık 750 bin kişiye su sağlayan bu baraj 29 yıllık bir geçmişe sahip.
İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından, TOKİ’nin çok katlı binaları kıyıya birkaç yüz metre mesafede hızla yükselmeye başladı. Aynı bölgede, Erdoğan’ın 2021’de temelini attığı büyük köprünün de yapımı sürüyor.
Bu yapılar, 2,5 milyon metrekarelik bir gayrimenkul projesinin parçası. İnşaatlar, barajın Eylül 2022’de Cumhurbaşkanlığı kararıyla içme suyu kaynağı statüsünden çıkarıldığı yönündeki haberlerin ardından başladı. Barajı denetleyen İSKİ ise durumdan ancak yakın zamanda haberdar edildiğini açıkladı.
İSKİ, inşaatları Havza Koruma Yönetmeliği’ne aykırı bularak nisan ayında yıkım kararı aldı. Ancak daha sonra muhalefet yönetimindeki belediyeye yönelik geniş çaplı operasyonlarda bazı üst düzey İSKİ yetkilileri gözaltına alındı. Mayıs ayında ise TOKİ’nin itirazı üzerine mahkeme yıkım kararını iptal etti.
Kanala karşı uzun süredir kampanya yürüten Greenpeace Türkiye Direktörü Berkan Özyer “Son yirmi yılda Türk ekonomisinin büyümesi inşaata dayalıydı” ifadelerini Turkey recap’e aktardı ve ekledi: “Ancak inşaat projelerine karşı nispeten işleyen bazı denge ve denetimler vardı.”
Özyer, hukuk sistemi ya da diğer muhalefet biçimleri yoluyla direnişin giderek etkisiz hale geldiğini söyledi. Giritlioğlu ise belediye yetkililerinin tasfiyesiyle, inşaatın hızlanmasının önünde çok az engel kaldığını belirtti. Bunun kentin su temini için yıkıcı sonuçlar doğurabileceği uyarısında bulundu.
Bakan Kurum’a göre ise, Sazlıdere’deki konutlar yönetmeliklere ve imar planlarına uygun ve ne su kaynaklarına ne de baraja zarar vermeyecek. İletişim Başkanlığı Dezenformasyonla Mücadele Merkezi de 2022 kararının İstanbul’da bir “su krizine” yol açabileceği iddialarını reddetti.
Buna karşın eski DSİ yetkilisi Dursun Yıldız Sazlıdere Barajı’nın kapasitesindeki en küçük değişikliklerin bile ciddi sonuçlar doğurabileceğini Turkey recap’e aktardı.
Türkiye’nin çoğu bölgesinde olduğu gibi, İstanbul da giderek artan bir su sıkıntısı yaşıyor. Bu kıtlık, şehrin iki yakası arasında farklılık gösteriyor. Yıldız’a göre, nüfusun yaklaşık yüzde 65’i Avrupa yakasında yaşarken, su rezervlerinin çoğu Asya yakasında bulunuyor.
“Avrupa yakasındaki su talebinin yüzde 60’ı Anadolu yakasından karşılanıyor,” diyen Yıldız, Kanal İstanbul planında öngörülen Sazlıdere’nin kapasitesindeki yüzde 61’lik düşüşün Avrupa yakasının uzak kaynaklara bağımlılığını artırabileceğini belirtti. Yıldız, “Sazlıdere Barajı bölgesel su güvenliği açısından önemlidir” diyerek, “Avrupa yakası daha uzun kuraklık dönemleri yaşıyor, nüfusu daha fazla ve depolanan su hacmi yetersiz” ifadelerini kullandı.
Bu nedenle çözüm arayışları, inşaatı 2000’li yılların ortasında başlayan ve Melen Nehri’nden su getirerek kentin su ihtiyacını 2071’e kadar karşılaması planlanan Melen Barajı’na odaklanıyor. Ancak proje, gecikmeler, arızalar ve çatlaklarla boğuşuyor.
Betonla kaplanıyor
Yaklaşan su sorunlarının yanı sıra, Kanal İstanbul ile ilgili güncel bilirkişi raporlarından biri, proje nedeniyle 4.674 hektardan fazla tarım arazisi ve 2.491 hektar ormanın risk altında olduğunu ortaya koydu.
İÜ Orman Fakültesi akademisyenlerinden Cihan Erdönmez bu durumun bölgenin zengin bitki çeşitliliği barındıran eşsiz ekolojisini daha da aşındırabileceğini Turkey recap’e aktardı.
Akdeniz ile Karadeniz arasındaki benzersiz konumu sayesinde İstanbul, sekiz kat daha büyük olmasına rağmen yalnızca 1.600 bitki türü barındıran Hollanda gibi ülkelerden çok daha fazla, yaklaşık 2.500 bitki türüne ev sahipliği yapıyor.
Buna karşın İstanbul’un ormanları, sulak alanları ve tarım arazileri mega projeler nedeniyle son on yıllarda hızla azalıyor. Üçüncü köprü, bağlantılı otoyolu ve yeni havalimanının şehre yaklaşık 100 kilometrekare orman ve 140 kilometrekareden fazla tarım arazisi kaybettirdiği tahmin ediliyor.
“Gerçek şu ki, İstanbul’un doğası ve yeşil alanları sürekli olarak eriyor” ifadelerini Turkey recap’e aktaran Erdönmez, bunun kaçınılmaz olarak birçok türün yaşam alanlarını yok ettiğini belirtti.
Dünyadaki birçok göçmen kuş türü de buna dahil; yüzbinlerce leylek, yırtıcı kuş, ötücü kuş ve su kuşu, her bahar ve sonbaharda Doğu Avrupa ile Afrika arasındaki göçleri sırasında İstanbul’u hayati bir mola noktası olarak kullanıyor.
Uzun uçuşları sırasında göçmen kuşlar, enerji tasarrufu için termal hava akımlarını kullanıyor. Doğa Derneği Biyoçeşitlilik Araştırmaları Koordinatörü Şafak Arslan’a göre, bu akımlar çoğunlukla kara parçaları üzerinde bulunduğundan İstanbul kuşlar için dar bir geçit hâline geliyor.
“Bu durum, kuşları üzerinden geçmeye zorluyor” diyor Arslan Turkey recap’e.
Aynı zamanda, göç eden su kuşları Karadeniz’i geçerken büyük miktarda enerji harcıyor.
“Uzun mesafeler kat ediyorlar ve yorgun bir şekilde ulaşıyorlar” diyen Arslan, bunun İstanbul’un giderek azalan sulak alanlarına doğrudan inişleri gerekli kıldığını ekliyor.
Arslan, İstanbul’un kuzey yeşil kuşağındaki inşaatlara atıfta bulunarak, bu müdahalerin “kuşların son kalan sığınak alanlarını yok edeceğini” dile getiriyor.
Çeviri Yasemen Cemre Gürbüz tarafından yapılmıştır.
Turkey recap, Türkiye gündeminden haberler sunarken aynı zamanda Türkiye’de haber yayıncılığını ve gazetecileri desteklemek ve hep birlikte üretmek amaçlarıyla kurulmuş bağımsız bir haber kaynağıdır.
Editoryal ekibimiz tarafından kurulan ve kâr amacı gütmeyen bir dernek olan Kolektif Medya Derneği bünyesinde faaliyet gösteren Turkey recap Türkçe ve İngilizce dillerinde yayın yapar, derinlemesine analizler ve ülke gündemini özetleyen bültenler üretir.
Ceren Bayar, Parlamento Muhabiri, @crnbyr
Günsu Durak, Editör, @gns_drk